İhtimaller Denizi
İHTİMALLER DENİZİ
Ben bir balıkçıyım ama bu hikaye balıklarla ilgili değil; deniz ile ilgili, ihtimaller denizi. Efsaneyi duydunuz ve “İhtimaller denizi var mı ve efsane gerçek mi?” diye soruyorsanız. Evet var ve efsaneyi gerçekleştirmek için sadece kuralları bilmek yeterli, olimpiyat şampiyonu olmanıza gerek yok, hatta yüzme bilmeseniz de olur, biraz zor olur ama olur.
İhtimaller denizi Puerto Ayora’da bir yer. Darvin’in meşhur Galapagos adalarından biri olan Puerto Ayora’da. Her yıl bilemediniz iki,üç yılda bir oraya gidiyordum. Gezmek için değil, oraya gitmeye mecburdum.
En iyisi ben size hikâyeyi en başından anlatayım. Hikayeleri yaşamak bana göre ama anlatmak bana göre değil, yine de sizin için bu hikayeyi anlatmayı deneyeceğim.
Ben intihar etmiştim. Sebebini sormayın, çok özel nedenler. Orada; Las Gretas bölgesinde yüksek, denize sıfır kayalıklar var; biz onlara “escalera al cielo” deriz, sizin dilinizde göğe çıkan merdivenler anlamına geliyor. İşte ben bu göğe çıkan merdivenlerin en üst basamağına çıktım ve bedenimi bıraktım.
Normalde ölmem gerekirdi, akla yatkın bir hikâyede bu böyle olurdu ama ölmedim, aksine bu benim için yeniden doğuştu , ölümsüzlüğe ilk adımımdı.
Atladım, boğuluyordum, hayatımın son anına kadar elimden gidişini hatırlıyorum. Sonra gözümü açtım, bir yataktaydım; hem de Avustralya Melborn’de bir avukatın yatağında, sadece yatağında da olsam iyi. Avukat ben olmuştum.
Aynaya baktım hemen; evet bendim ama avukattım. En ilginç kısmı da Avustralya yasalarını, durun biraz sadece Avusturalya yasalarını değil; her şeyi, her şeyi, Avustralya’da yaşayan bir avukatın bilmesi gereken her şeyi biliyordum.
On beş yıl kadar bu hayatı yaşamaya devam etmiş ve sonra bu hayattan da sıkılmaya başlamıştım.
Bir kez olan bir daha neden olmasın dedim. Doğduğum topraklara; Galapagos’a geri göndüm. Aynı sahildeki, aynı kayalıklara çıktım, atladım. Olmadı, neredeyse ölüyordum.
Uzun uzun neyi yanlış yaptığımı düşündüm. Düşündüm, düşündüm ve sonunda buldum. O ölüme atlayıp yaşama uyandığım gece 21 Aralık gecesiydi.
21 Aralık’ta kayalıkların başındaydım. Bir kez daha atladım ve evet oldu. Bambaşka biri daha doğrusu bambaşka bir şey olmuştum, Antarktika’da yaşayan bir fok, Antarktika’da yaşayan fokların bildiği her şeyi biliyordum.
Antarktika’da yaşayan bir fok olmanın keyfini sürdükten sonra, Galapagos’a doğru yola koyuldum. Galapagos’a varmam dört ay, on sekiz gün, yedi saatimi aldı. Aralığın 21’ine 4 ayım vardı.
Size tavsiyem, bir daha dünyaya gelirseniz fok olmayın, olursanız da Antarktika’da kalın, buzulda yaşamaya alışkınsanız ekvatorda yaşamak tahmin edemeyeceğiniz kadar zor olacaktır.
Hayattan hayat geçerken farkında olmadan ihtimaller denizini gerçekten sevmiştim. Balina da oldum ama onu başka bir zaman anlatırım, olur mu ?
Bir çok defa ihtimaller denizine daldım. Doyumsuz olmuştum, hiçbir ihtimal bana yetmiyordu. Her sene ihtimal değiştiriyordum bazen bir sene bile zor geçiyordu.
Sonunda bu olayı, hayat, dünya, evren işte hepsini hepsini anlamlandırmaya başlamıştım. Bir papazın hayatını yaşarken edindiğim düşünceler, bir ateistin hayatını yaşarken edindiğim düşünceler, bir frutaryenin hayatını yaşarken edindiğim ve hayatlarının içine daldığım nice canlının hayatlarını yaşarken edindiğim düşünceler bana çok yardımcı olmuştu.Ben bu olayı çözmüştüm artık.
Evet, kader diye bir şey vardı ve bir tane değil sonsuz taneydi. Ateistler, deistler, frutaryenler, mormonlar, iguanalar, tırtıllar, kelebekler, dağlar, masalar, resimler, müzikler, yıldızlar ve diğer tüm varlıklar bu sayede haklı çıkıyor. Kaderimizi belirliyor sonsuzla bir oluyor, kaderimize uyuyor sonsuzda bir oluyorduk. İhtimallerden birinde karşılaştığım bir gezgin bana demişti ki; sonsuzluk kumaşı sonsuzluk ipliğiyle dokunur, kumaş da sonsuzdur iplik de.
Beni oyaladınız. Hâlâ hikâyenin özüne gelemedim.
Hikâyenin özünde aşk var aslında. İhtimaller denizine dalıp çıktığım bilmem kaçıncı 21 Aralık sonrası Dünya güzellik yarışmasını kazanan tescilli bir Dünya güzellik kraliçesi olmuştum. İlk defa dişi olmama rağmen bu hoşuma gitmişti, dünyanın en güzel kızı olmak gayet güzel gelmişti bana. Uzun zaman sonra ilk defa ihtimaller denizine tekrar dalmaya ihtiyaç duymadığım bir ihtimali yaşıyordum. Her şey muhteşemdi.
Hawaii’deydim, güneşin tadını çıkarıyordum. Plajda elimde bir kitap, dünyayla ilişkimi kesmiştim, sonra birden irkiliverdim.Okuduğum kitabın bir sonraki sayfasında bir başlık gördüm. İhtimaller denizi. Soluksuzca okudum bu öyküyü. Birisi benim yaşadıklarımı yazmış, adını da ihtimaller denizi koymuştu. İhtimaller denizini defalarca okudum.Yazarın diğer kitaplarını bir yerlerden buldum ve günlerce aç kalmış gibi okudum.
Bu imkânsızdı, yazar ismim dahil her şeyi biliyordu. Oysa ki adımı henüz size bile söylemedim.
Bu şaşkınlık önce hayranlığa sonra da tutkuya dönüştü. İnsan birinin sadece düşüncelerine aşık olabilir miydi, olabilse de acaba öyle kalabilir miydi?
Tutkularımı dizginleyemeyince bu yazar ile tanışmaya karar verdim. zor oldu ama sonunda onu, Brezilya’nın Paraiba eyaletinde João Pessoa kentinde deniz manzaralı bir kitabevinde yakaladım. İmza sırası bana geldiğinde ona dedim ki;
– Dünya güzeline diye imzalar mısınız?
Başını kaldırıp bana baktı ve
– Siz ciddisiniz, dedi.
İmzaladı; sonra kitabı elinden bırakmadan,
– Dünya güzelleri olarak bir buluşma düzenliyoruz Baia kafe de, saat 5’te; siz de katılmak ister misiniz? Sonuçta sizin hakkınız, siz de bir dünya güzelisiniz.
Benden beklenen şekilde kıkırdayarak güldüm ve:
– Yalnızca güzeller katılıyorsa madem, orada olacağım dedim.
Evet, Baia kafede buluştuk ve ondan sonra da bir daha hiç ayrılmadık. Ben onun hayallerinin kızıydım o da benim gerçeklerimin erkeğiydi.
Aradan 30 yıl geçmiş ve ben ilk defa bir ihtimalde bu kadar uzun süre kalmıştım. Sonra bir gün kötü haber geldi, O ölüyordu. Sadece altı ayımız kalmıştı üstelik.
Hikaye buradan sonra sonsuz ihtimale bölünüyor; ben ise sadece üç ihtimali biliyorum ve bu ihtimalleri size anlatacağım:
602. İhtimal – Bir Bedende İki Ruh
Ona tüm gerçeği anlattım, ihtimaller denizi öyküsünün gerçek olduğunu söyledim. İnanmayacağını sanıyordum ama ikiletmedi, inandı her şeye, onunla sonsuza dek yaşamam için Galapagosa gitmemiz gerektiğini söyledim, Aralığa dört ay vardı, ölmesine altı ay. Ona birkaç gün vermemi istedi.
Birkaç gün sonra konuştuk, gelemeyeceğini söyledi, yıkılmıştım ama bir çözümü vardı. İnsanların bilinçleri önceden de bilgisayarlara kaydedilebiliyordu. Daha önce denenmemiş bir şeyi deneyen bir arkadaşı vardı. Onun bilincini benim bilincime kaydedecekti. Yani ben onun düşüncelerinde yaşarken o benim düşüncelerimde yaşamaya başlayacaktı. Düşününce çok acayip duygulara kapıldım, acaba daha öncesinde de böyle mi olmuştu, başka bir gerçeklikte ben de onun bilincine mi kopyalanmıştım ve bu öykü de o gerçekliğin dışavurumu muydu, insan düşündükçe işin içinden çıkamıyor.
Neyse; ben teklifini kabul ettim onun bilinci benim bilincime kopyalandı, sanki bir bedende iki ruh gibiydik. Hisleri hislerim, düşünceleri düşüncelerim olmuştu.
Altı ay dolduğunda öldü. Son gününe kadar birlikteydik. İçimde onu sonsuza dek yaşatacağım.
Sonraki 21 Aralıkta bir kuş oldum, içimdeki onunla birlikte kıtadan kıtaya göçtük. Belki bir gün yeniden yazar olurum ve bunları yazarım diye düşündü, ben de belki bir gün yeniden dülnya güzeli olurum ve kelimelerine aşık olurum diye düşündüm.
104. İhtimal – Ağaçlar
Ona tüm gerçeği anlattım, onun ihtimaller denizi öyküsünün gerçek olduğunu söyledim. İnanmayacağını sanıyordum ama inandı ve benimle ihtimaller denizine gelmeyi kabul etti.
Onun ölmesine bir aydan biraz fazla zaman vardı ki, 21 Aralık sonunda gelmişti. Onunla tüm bu zamanlar eleeleydik. Son günde de birbirimizin elini bırakmadık.
Atladık; düşerken bir bütün olmuştuk sanki. Saniyeler birer ömür gibi geçiyordu. Sonunda daldık, yine ölümden yeni bir yaşama ışınlandık.
Fakat bu sefer farklıydı. Hareket edemiyordum, göremiyordum, duyamıyordum.
Aradan 5 yıl geçti köklerimiz birbirine değdi. Ağaç olmuştuk ikimiz de. Yüz yıllık çınarlardık. Bunu anlamam çok zaman aldı. Ağaçtık ve bunu değiştiremezdik. O yanımdaydı ya; yeterdi. Bir yüz yıl daha yaşarız belki yan yana, kök köke.
Belki de bu bir son değildi. Bir 21 Aralık günü bir kuşun gagasında, bir arının kanadında ulaşacaktık belki de ihtimaller denizine; sonsuz olacaktık yeniden.
12. İhtimal – Üçüncü Yazar
Ölse mi? Ölmese mi? Ölse mi? Ölmese mi? Ölse mi ? Ölmese mi? …
Sevgili Helen;
Biliyorsun; ihtimaller denizi adlı kitabım üzerinde çalışıyordum. Sonunda bitti. Tüm yazdıklarımı aldım ve 21 Aralık’ta orada; Puerto Ayora’da olacağım. Yazarın ölüp ölmemesine bir türlü karar veremedim. Kitabın taslağını 21 Aralık saat tam 12’de ihtimaller denizine atacağım. Kendim atlayıp atlamamaya henüz karar veremedim. Eğer bu mektubu bulursan ben atlamış olabilirim. Biliyorsun her zaman üçüncü bir ihtimal olur ama yine de ben ölürsem senden isteyeceğim bir şey var: hikayeyi sen yaz ve yayınla. Günün birinde bu hikayeye benim kadar inanacak biri çıkacak ve bu sayede ben de sonsuzluğa varacağım.
Biliyorsun Helen; inanırsan olur. Ben gerçekten inanıyorum. Sen de inanmalısın.
Sevgilerimle;
A.E.
15 Aralık 1960