Kralkatili Güncesi: Bir Büyüme Hikayesi

Patrick Rothfuss’un, modern fantezinin yapı taşlarından sayılan Kralkatili Güncesi serisi, lirik anlatımıyla gönlümüzde taht kurmuş; tamamlanamamasıyla da kalbimizi kıran bir seri. Evreni genişletecek televizyon dizisini beklediğimiz şu günlerde, birkaç yıl önce okuduğum kitaplara duyduğum özlemle, seriyi detaylı olarak ele almaya karar verdim.
Öncelikle seri merak duygusunu oldukça iyi kullanıyor. Bunu hem serinin iskeletini oluşturan büyüme hikayesinde hem de dünya inşasında görüyoruz. Ancak yazarın bu uğurda kullandığı teknik eserin kalitesini arttırsa da yazım hızını düşürmüş gibi görünüyor. Rothfuss yirmi yılda tamamladığı Rüzgarın Adı’nın başarısının ardından okurlarını dört sene bekletti ve 2011 yılında Bilge Adamın Korkusu’nu yayınladı. O zamandan beri yeni kitabı beklesek de yazarın açıklamaları pek iç açıcı görünmüyor. Hikayesinin sonunu bilmediğini tahmin ediyorum. Sessizliğin Müziği isminde evreni genişleten bir kısa roman yazsa da hikayeyi ilerletemiyor. İkinci kitabın ilkinin iki katı uzunluğunda olması da bu sonunu bağlayamama probleminin bir sonucu. Kendisinin George R. R. Martin’in arkadaşı olduğunu belirtmekte fayda var. Bu yüzden kitabını yazmak yerine Twitch’te Witcher oynamasını, televizyon programı sunmasını ve Rick and Morty ile Dungeons and Dragons crossoverı yazmasını normal karşılıyorum.

Kralkatili Güncesi, lirik havasıyla öne çıkan bir hikaye. Ana karakterimiz Kvothe’nin Dungeons and Dragons’taki bard yani ozan sınıfına denk gelmesi, müziğin/efsanelerin/anlatıların büyük yer tutması, Kvothe’nin kimsesiz bir sokak çocuğundan efsaneye yükselmesi gibi hikaye unsurları bu lirik anlatımı besliyor. Yani hikaye ve anlatım bir binayı ayakta tutan kolonlar gibi iş birliği içinde çalışıyor.
Şimdi bir fantastik seriyi öbürlerinden ayıran noktaya gelelim. Modern fantastik edebiyatta eserler türün gerçek dışılığını sonuna kadar kullanarak yepyeni bir dünya inşa etmekle yükümlüdür. Yoksa genelde Yüzüklerin Efendisi’nin ucuz bir hayran kurgusu olmaktan öteye gidemezler. Patrick Rothfuss worldbuild denilen bu konsepte çok önem veren bir yazar. Hatta Worldbuilders isimli bir topluluğu var. Ancak ilginçtir ki Kvothe’nin dünyasının orijinalliği ilk bakışta anlaşılmıyor. Okudukça bu dünyanın gizli kalmış noktalarına çekiliyorsunuz. Bunun dışında mekanlar ve kültürler ince ince işlenmiş.
Kralkatili Güncesi’nin en büyük artılarından biri detaylı olarak tasarlanmış ve ilgi çekici büyü sistemi. Rothfuss serinin tamamında yaptığı gibi klişelerle oynayarak isimlendirmeyi , büyücü düellolarını ve büyü okullarını farklı bir boyuta taşıyor. Popüler kültürde sık sık karşımıza çıkan detayları hiç düşünmeyeceğimiz şekillerde görüyoruz. Bu gerçekçiliğin yaratılmasında karakterlerin çok içten olmasının ve doğal tepkilerinin de rolü büyük.

Bu da bizi ikinci önemli noktamız olan büyüme hikayesine getiriyor. Coming of age story denilen tür burada anahtar kelimemiz. En detaylı işlenen karakterimiz Kvothe ve seri biraz da dünyanın bir kahraman tarafından kurtarılmasının arka planını anlatıyor gibi… Yani kahraman o hale gelene kadar neler yaşadı, neleri geride bıraktı, o an neler düşünüyordu, neden onları düşünüyordu vb…

Burada en önemli nokta merak unsuru. Hikaye tüm bunları merak ettirmesini biliyor. Ayrıca Rothfuss’un aralara serpiştirdiği sürpriz ve ipuçları önemli bir etken. Örneğin Sessizliğin Müziği tamamıyla bu ipuçlarını ortaya atmak için yazılmış gibiydi. Seriyi bitirdikten sonra bile (hikayemiz sonlanmadığı için) teoriler üretmek, ipuçlarının peşinden koşmak çok eğlenceli. Zaten yazar, Kralkatili üçlemesinin yarattığı evren için devasa bir giriş olduğunu duyurdu. Birkaç keyifli teoriye birlikte bakalım. Kitapları okumadıysanız teorileri atlayın.
-Kvothe’nin annesi Leydi Meluan Kilipsiz’in kardeşi Netalia Kilipsiz.
-Kvothe’nin kaçırdığı prenses Auri.
-Kvothe’nin öldürdüğü kral Ambrose.
Çoğu eserin aksine Kralkatili’nin hayran teorileri uçuk kaçık veya saçma değildir. Rothfuss’u tanıyan okurlar karşımıza çıkacak şeyleri hissettirmeyi sevdiğini, gerçekten önemli olmayan detayları açıklamaktansa ipuçlarıyla gizlemeyi tercih ettiğini bilir. Saydığım teorilere işaret eden, romana bilerek bırakılmış o kadar çok şey var ki bunları kesin olarak bile düşünebiliriz. Yani Kralkatili Güncesi’ni okumak bir yandan da bulmaca çözmek gibi. Patrick Rothfuss en sonunda parçaları birleştirip bize sunar mı, bekleyip göreceğiz. İyi okumalar.